EdebiyatKültür

Ataya Mektup

Sevgili Atam

Üzgünüm. Hem de çok üzgün. Sana olan görevimi yerine getirme inancımı her geçen gün yitirdiğim için. Senin gösterdiğin yolda yürümenin artık çok zorlaştığını gördüğüm ve vazgeçmeye her gün daha fazla meylettiğim için. At izinin it izine karıştığı bu dönemi önceden öngörmene rağmen senin verdiğin o ümitlere tutunamadığım için çok çok özür dilerim Atam…

 

“Coğrafya kaderdir.” Demiş İbn-i Haldun.

Gerçekten bizimkisi de kader mi yoksa biz mi kendimizi bu duruma sokmakta çok ısrarcıyız bilmiyorum, bilmediğim on binlerce diğer soru gibi. Ne kadar ironik; sözde bilgi çağındayız, ama ben ve benim gibi yüzlercesi belki de binlercesi bilmiyor. Belki de bilmekle öğrenmek arasında çok büyük bir fark var. Çünkü öğrenmek her zaman doğru olan için veya gerçek için geçerli değil. Bilmemiz istenilen kısmı öğreniyoruz sadece. Bu nedenle bu çağda dahi bilmiyoruz. İşin daha da garibi, bildiğimizi sandıklarımızı o kadar körü körüne savunuyoruz ki; sorgulamaymış, araştırmaymış, ilimmiş, irfanmış hiçbir değeri ve önemi kalmıyor. O kadar yozlaştı ki beyinlerimiz… Tarif etmesi imkansız. Ülkece dedikodu yoluyla bilgi edinir boyuta geldik. Gerçek bilgileri de kaybediyoruz bu yüzden. Kaynaklardaki bilgiler bile karıştı. Gerçek bilgiyi nasıl bulacağız?

 

Kendimiz yolumuzu bulmaya çalışmaktan birbirimizi kollayamaz, düşman kesilir hale geldik. Düşman kesilmesek de yardımcı olacak bir gücümüz yok, kalmadı; çünkü kaybolmanın eşiğindeyiz. Kendimizi keşfetmekte bile o kadar zayıfız ki… Ben 19 yaşıma geldim, hala bilmiyorum kendimi. Yeteneklerimin ne kadar olduğunu… Sevdiğim şeylere göre mesleğimi belirlemekte bile ne kadar güçlük çektim ve hala çoğu kişi çekiyor. Elimizden tutan ve bizi inceleyerek bize yardımcı olan insanlar olmadığında kendimizi bildiğimizi sanarak meslek hayalleri kuruyoruz. Evcilik oynuyormuşuz gibi. Oyun oynuyorlar resmen bizle atam. Dalga geçiyorlar aklımızla. Ne yapacaklardı ki gerçi? Köpeksiz köy bulan değneksiz geziyor bizim memlekette. Senin zamanında da böyleydi, biliyorum. Sizinle dalga geçenlerin sesini kesmeyi başardınız. Size minnetimiz sonsuz, en azından çoğumuzun…

 

Ah atam ah!

O kadar saçmaladık ki her şeyi, o kadar değersizleştirdik ki, tarif etmek güç. O kadar şey borçlu olduğumuz seni, tapınırcasına sevenlerle ve putlaştıranlarla değersizleştirdik. Diğer tüm şanlı atalarımızı ve seni hatalarıyla doğrularıyla değil sadece doğrularıyla veya günümüzün ideolojik yaklaşımlarıyla inceledik ve değersizleştirdik. Bize her söylenene sorgulamadan inandık aklımızı değersizleştirdik. Kadınımızı kırılgan bir obje gibi gördük değersizleştirdik, erkeğimizi tek varlığı cinselliği gibi büyüterek değersizleştirdik. Hayatımızı sırf daha az maliyet ödemek için önlem almayan işverenlere karşı değersizleştirdik, değersizleştirmek zorunda kaldık. Şehidimizi sınıflandırdık, Mehmetçiği koruyamadık ve bu duruma alışır olduk. Değerli hiçbir şeyimiz kalmadı kafamızın içinde -belki- olan şeyler dışında. Bunlar bizi kurtarmaya yetecek mi?

 

Ne olur bir yol göster…

 

Not: “Atam” kelimesi başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bizim bu günlere gelmemizi sağlayan ve Orta Asya’ya kadar uzanan atalarımıza ithafen kullanılmıştır.

Etiketler

Mehmet Akif Özgürer

Merhaba! Adım Mehmet Akif ama sadece Akif desen de yeterli olur :) 19 Yaşındayım. Atatürk Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğrencisiyim. Lise yıllarından beri başta edebi türde olmak üzere çeşit çeşit yazılar yazmaktayım. Tabii bilgisayar tutkumdan dolayı orada da yazılarımı görebilmeniz mümkün. Daha çok kafama göre yazıyorum anlayacağın...

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu
Kapalı